Bendensiniz !

Bendensiniz “Bende”ler!

Kola Turka reklamının en akılda kalıcı cümlesini sorsam herhalde herkes “Bendensin” kelimesi olduğunu söyleyecektir. Aslında hiç de kötü bir şey değildir bir şeylere, bir yerlere ait olmak. Ancak bizdeki gibi birilerine ait olmak biraz farklı olabilir. Bize babamız olduğunu iddia eden bir büyük siyaset pirimiz, hepimizi koyuna ve kendinize çobana benzetmişti. Ne de olsa teşbihte hata olmaz.

Çevremize bakınca bir sürü parti, dernek, organizasyon ve cemaate olduğunu görüyoruz. Kimimiz hizmet için , kimimiz kendini ispat için, bazılarımızda sırf kendimiz ve yakınlarımızın parlak geleceği için bunların üyesi veya gönüllü çalışanı oluyoruz.

Bu tip bir organizasyona ilk katılım şartı itaat ve sadakat. İstişare ve içtihat gibi kelimeler yasaklı, hatta bazen liderinizin istihareye yatıp gördüklerine inanmak ve uymak zorundasınız. Üç maymunu oynamak zorunluluğu var. “Görmedim”, “duymadım”, “söylemedim”. En basit organizasyonlarda ve derneklerde bile bu böyledir. Kendilerince birileri liderdir ve siz onların takipçisiniz. Eleştiri ve yorum getirmek suçtur. Olan biten kafanıza yatmazsa su yorumu yaparsınız; Ağabeylerimiz en doğrusunu bilir, bizim idrak edemediğimiz şeyler var, bırakalım ağabeylerimiz bildikleri gibisini yapsınlar?. Bunun örneklerini ye yasamışsınızdır yada hala yasıyorsunuzdur. Onlar aslında “sahip” sizler ve bizler ise onların sadık “bende”leri.

Zamanın başbakanlarından biri örtülü ödenekten bir sahtekara para verirken de tepkisizdik, ayni şahıs Amerika’daki mal varlığını Mehmetçik vakfına bağışlayacağını söyledikten ve bunu unuttuktan sonra da. Çünkü ağabeylerimiz bize devletin bekası ve devamlılığı olduğunu söylemişlerdi ve eleştiri bizim geleneğimizde yoktu!. Cumhurbaşkanı sıfatıyla birisi “verdimse ben verdim ne olmuş” derken de “dün dündür bugün bugündür” derken de hepimiz uykuda idik.

Gelenler farklı miydi? Birisi “benim memurum isini bilir” ve “anayasa bir kere delinse ne olur sanki”, “Biz kendi çıkarlarımızı koruyoruz, 1 koyup 3 alacağız Irak harekatı ile” derken de sus pustuk.

Deprem yardim paraları birileri tarafından zimmetlerine geçirilirken de, enerji ihalelerinde ticari sır adi altında doğalgaza %400 fazla para ödenirken de! Peki ne değişti? Sadece başrol oyuncuları, ayni film devam! Bugün bir bakan kalkıp ?Yahudi işadamı ile otel odasında değil de nerde görüşeceğim? diyor. Ancak, cevap vermeye benim terbiyem müsaade etmiyor!. Oğlunun yaptığı için de “çocuklarım açlıktan ölsün mü?” diyebiliyor. Demek ki değişen hiç bir şey yok! Yolsuzlukların damarına giren damardan almaya başlıyor. Bizler ise ağabeylerimizin görüşleri doğrultusunda kimine tepki verip kimine ise iftira ve yalan diyoruz.

Batili demokrasilerde bireyler esastır ve bireyin her türlü ihtiyacının karşılanması devletin güvencesi altındadır. Bizdeki demokrasi de ise sadece bazı kurumlar ve bazı şahıslar! ve onların , her türlü tatmini ve mutluluğu esastır. Avrupa’nın son komünist ülkesi Türkiye de katılım zorunluluktur, hatta istemeseniz dahi! Oy kullanmanız bile zorunludur. Mazeretsiz oy kullanmazsanız para cezası verirsiniz ama kasıtlı oy kullanmamak ve bunu teşvik etmeye hapis cezası verilir. Bütün bayramlara katılım öğrenciler ve memurlar için mecburidir. Daha ilkokul 3 sınıfta iken 23 nisan bayramına zorunlu katılım sonucu, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında beklemekten dolayı bronşit olduğumu düşündüğüm zaman, bu katılımın ne gibi olumlu sonuçlar doğurduğunu görebiliyorum. Evet gerçekten katılımcı bir demokrasimiz var! O kadar ki arada katılıp gülmek geliyor içimden. Birey olarak yoksunuz ama birilerine katıldığınız zaman demokrasiyi yakalıyorsunuz. Ya da birilerinin “bende”si olduğunuz takdirde.

AB’ne niye karsı olmadığımın altında yatan temel sebep, sistemim gerçeklerdir. Aslında ülkemizin insanına yada en azından geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizi birer hafta yurt dışına göndersek derim. Kendi içimize kapalı kalmak bize bazı şeylerin imkansız olduğu izlenimini bırakıyor oysa bazı şeyler hiç de zor değil. Bireyselliği bencilliğe çevirmeden, birey olarak sorumluluk sahibi olmamız gerektiğini ve kıyamet günü bendesi olduğumuz ağabeylerimizin sadece kendilerini kurtarma cabası içinde olacaklarını unutmayın. Bu dünyada birilerine bağlı olmak, onların bendesi olmakla ne bu dünyamızı ne de öteki dünyamızı kurtarabiliriz

Son olarak haftanın gafı; Bir siyasi partinin, üst düzey yetkilisi ve bunu takiben aynı görüsü taşıyan bir siyasi gazetenin iddiası “Ülkücü mafya bitirilmek isteniyor ve bununla Kürt mafyasına gün doğacak” Oldu ağabeylerim hep beraber ismini bile korkmadan verdiğiniz büyük vatan kahramanları olan bu ülkücü mafya liderleri için kampanya başlatalım. Hapisten çıksınlar, uyuşturucu, fuhuş ve her türlü yasadışı islerine devam etsinler, hatta promosyon yapıp (fiyat kırıp) Kürt mafyasının kökünü kurutsunlar!

Yazıklar olsun sizin gibi düşünenlere! Yazıklar olsun sessiz çoğunluk olan bizlere! Bu ne aymazlıktır? Bu ne biçim vatanseverliktir? Bu ne biçim milliyetçiliktir? Hırsızın, katilin, ırz düşmanının, mafyanın ne ırkı olur, ne dini ne de siyasi görüsü! Hele ki bir mafya grubunun basına legal bir milliyetçi örgütün ismini getirmek en hafif anlamda “rezilliktir”!

Allah hepimize kendi basına düşünüp karar verebilme yetisi versin. Açalım gözlerimizi ve kulaklarımızı! Bendesi olduğumuz ağabeylerimizin görmediği yada görmek istediklerini görüp kendi kararımızı verelim.

Saygılarımla

Nuri Aslan

Bu yazı toplam 2587 defa görüntülendi.
Entropi Logo