Gece ve Nisan

Kör ışıklarla aydınlatılmış bedenlerdi gecenin aydınlığı. Gündüze inat yaşayanlardı onlar. Hayatın yapay kurallarına ve çıkarlarına hizmet etmeksizin kendi olabilme savaşını verenler. Gündüzün karanlığında hep bir varoluş aradılar.

…..

Gece olup gelmelisin. Gecem olmalısın ay ışığında. Ve dolunay olmalı ay ışığı. Sen, yalnızca dolunayda çalmalısın kapımı.

…..

Radyoda yabancı bir şarkı çalıyor, gecenin bir vakti saat hayli ilerlemiş olmalı. Bir kadın aşk şarkısı söylüyor radyoda. Sesinde hüzün var, belli ki bir aşk acısı demirlemiş yüreğine. Radyo kanalları karışıyor, ses bazen gidip yeniden geliyor. Bu Nisan akşamında….. serin…… Bilirsin Nisan akşamlarını pek severim; içim yine hiç olmadığı kadar senle dolu. Ne güzel olurdu yeniden aynı sabaha uyanmak…..

Bu, son bencilliğin oldu; beni böyle bir başıma bırakmak. Bütün işleri üzerime yıkarak gitmek bir sana yakışırdı. Nasıl yüreğin kaldırdı beni terk etmeyi?

Şimdi sabahları iş bölümü yapmama da gerek yok zira senin vazifelerini de ben üstlenir oldum. Sen gittin gideli hala her sabah kahvaltı masasında iki tabak ve iki bardak karşı karşıya…. Belki bir sabah gittiğin o uzun seferden döner de beni almaya gelirsin, birlikte çıkmadan önce şu küçücük evde bir sabah vakti çaylarımızı duyumlarız diye…. Bu on yedinci baharım, on yedinci Nisan seni özleyen. Sen seviyorsun ya böylesini, hala pencerenin önünde masa….. ve menekşelerimiz hala aynı yerinde.

Hani geçen akşam gelmiştin de birlikte sahilde uzun bir yürüyüşe çıkmıştık. Sonra “hadi dönelim artık, üşüyeceksin” demiştin de , ben de hiç mi hiç eve dönmek istememiştim. Bana “ Bak, duyuyor musun? Artık gitmeliyim….” dediğinde ilk seferini yapan vapurun sesine uyanmıştım o sabah.

İçimde tuhaf bir yangın bu akşam, bazen ayrılık bir bıçak gibi saplanıyor göğsüme. Artık yorgun kalbim buna ne kadar dayanabilir bilmiyorum. Artık aynalarda yüzünü göremez oldum sık sık yalnızlığımı görür oldum onlarda. Aynalar….. Onlar korkutuyor beni. Korktukça özlüyorum ellerini…. yüreğim…..

Sen gittikten sonra ağladığım olmadı hiç. Hiç ağlamadım ardından, menekşeler solsun istemedim hüzünden. Radyoda yabancı bir şarkı çalıyor, gecenin bir vakti saat hayli ilerlemiş olmalı. Bir kadın aşk şarkısı söylüyor radyoda. Sesinde hüzün var……. Acılarımı paylaşamadım hiç ben paylaşmayı hiç sevmedim paylaştıkça küçülsün istemedim acın. Bu on yedinci nisan sensiz…..

Bu sabah kahvaltı masası…. Bu sabah çıkıp seni bulmak istiyorum. İçimde bir korku, korkuyorum. Korkuyorum seni bir daha hiç bulamamaktan yanlış trene binmekten ve yanlış seferlere yol almaktan. Kalıyorum……

Çayımız sıcacık……. Sen de seversin nisanı biliyorum ve biliyorum on sekizinci nisan da özleyecek seni………

Yine hep açık unutuyorum serin nisan akşamlarında balkon kapısını……..

İnci Ateş

Bu yazı toplam 11092 defa görüntülendi.
Entropi Logo