Medeniyetler Çarpışması mı? Medeniyetlerin Buluşması mı?

Değerli yazar arkadaşım Türker Bey’in yazdıklarını ilgili ile okuyorum. Her görüşüne katılmamakla beraber tespitlerin doğruluğu konusunda hemfikirim. Bir fasit daire içinde dönüyoruz.

Katılmadığım nokta Avrupa ile olan ilişkilerimizin geleceği noktası. Hiçbir zaman ben sunu okudum bunu okudum lakırdısına girmedim. Yaşanan tarihi olayları yaşandığı zamana göre değerlendirilmesi taraftarıyım. Taklit değil önce analiz yapıp sonra kendimize göre sonuçlar çıkarıp bunlardan sentez yapmamız gerektiğine inanıyorum.

Öncelikle Avrupa medeniyeti; Avrupa Birliği Projesi ile Siyonist ABD ve İsrail’e karşı ( kısaca BOP a karşı) yeni bir güç olma yolundadır. Burada tabii ki Fransa gibi Siyonizmin beşiği olan bir truva atinin olması bu oluşum için her zaman bir tehlike arz etmektedir.

Hıristiyan birliği amacı ile kurulan AB, belki Türkiye, Arnavutluk ve Bosna Hersek in katılımı ile tamamen farklı noktaya ilerleyecektir ki, yapılan analistler sonucu Hıristiyan inancının zayıflamasının başka alternatif inanç sistemlerinin özellikle İslam’ın ön plana çıkacağını göstermektedir. Bu benim değil ünlü araştırmacı yazar Roger Garaudy’nin tespitidir.

Gelelim su an ki tabloya. Öncelikle İslam ülkeleri. Türkiye’nin durumunu yazmak istemiyorum. Suna hanım ve Türker beyin dediklerine eklenecek tek kelime yok.

Yazımın sonunda sadece bir sentez yapıp ne yapabileceğimizden bahsedeceğim.

Diğer İslam ülkelerine bakarsak Iran ve Suriye dışındakilerin ya Fransa yada ABD’nin hegemonyasında olduğunu görüyoruz. Burada Suudi Arabistan için bir hatta birkac paragraf açmak istiyorum.

Suudi. Arabistan, İsrail’i tanımamasına rağmen Yahudi ortaklı dev petrol şirketleri ile, inşaat şirketleri ile, Öfer’lerle ve Dell gibi teknoloji şirketleri ile en büyük işbirliği içinde olan İslam ülkesidir!

15 milyonluk nüfuslu Suudi Arabistan, 13 bin dolar kişi başına düsen gelirine rağmen, Pakistan’daki depreme 10 milyonluk “GAVUR” İsveç kadar yardim etmemiştir.

Irak’a bomba yağdıran Amerikan uçakları Suudi Arabistan’dan havalanmıştır. Irak’ta olanları ise sadece seyretmektedirler. ABD aleyhine gösteri yapanlar önce kendilerini hapiste sonra boş bir hendekte parçalanmış olarak bulurlar! Demokrasi diye bir şey yoktur. Allah’ın emirleri değil Vahabilerin emirleri geçerlidir.

Başka gerçekler! Halkın %21.3 u okuma yazma dahi bilmez! Kadınların ise %30 u! Bebek ölüm oranı 100 binde 23 tür ki bu çok yüksek bir orandır! Hala her yil 40’ın üzerinde sıtma vakası yayınlanmaktadır. Internet kulanım oranı sadece % 6.5 dur. (OECD 2005 rakamları)

Bu büyük İslam ülkesinin büyük petrol gelirlerine rağmen bilim üretimi diye bir şeyden bahsedilemez. Kraliyet ailesi ve şeyhler üniversiteleri baskı altında tutarlar. 10 milyonluk İsveç ve 5 milyonluk Finlandiya’nın dünyanın en fazla bilim üreten 500 üniversitesi içinde tam 8 üniversitesi varken, Suudi Arabistan in ilk 5000 üniversite arasında bile esemesi okunmaz.

Zengin Suudiler çok bilinçlidirler, Müslüman ülke üretimi arabalar yerine 10’larca kat fazla para verip Mercedes veya BMW marka araba alırlar!

Kraliyet ailesi ve önde gelen şeyhler Vahabi’dir. Vahabiler her türlü hadisi, sünneti ret ederler, ölülerini çölde belirsiz bir yere gömerler ve kabir ziyareti yasaktır. Vahabilik islam alimleri tarafından sunni mezhebi olarak tanınmaz ve Vahabiler bizden çok farklı düşünürler! Vahabiler Osmanlı’ya ve Abdulhamit Han’a bas kaldırmışlardır, sonuçta da Müslümanlara karşı büyük katliam yapmışlardır Su anda iktidarda olan Vahabilerin en büyük müttefiki büyük İslam dostu! ABD’dir,

Size Suudi Arabistan’daki şeriata dair son bir örnek; Suudi Arabistan da Kızılhaç’ta çalışan ecnebi (Hıristiyan) bir hemşire Arap bir doktorla aynı arabanın içinde bulunduğu için 40 kırbaç cezasına çarptırılmıştır. Evli erkek Arap doktor ise ceza almamıştır. Bu ceza ise binlerce kişinin gözü önünde o bayanın soyulması ve kırbaçlanması sureti ile yapılmıştır! Buna yorum bile yapmıyorum!

Diğer Müslüman ülkelere baktığımızda şu anda en başarılı İslam ülkelerinin Singapur ve Malezya olduğunu görüyoruz. Başka bir saptama ise ne zaman bir Müslüman ülkesinin başına gerçek bir lider gelse kısa sürede suikasta kurban gitmesini. İste Ziya Ül-hak iste Enver Sedat cinayetleri ve ardından gelenlerin ülkelerini getirdiği kaos.

Gelelim Türkiye’ye, herşeye rağmen İslam ülkeleri içinde en büyük potansiyele sahip ve demokrasinin en kolay yaşanabileceği ülke Türkiye’dir (Eğer bizi bize bırakıp izin verirlerse). Kanunları ve kanunların uygulamasını eğer Avrupa demokrasisinde olan seviyeye getirir, halkın ihtiyaçlarına ve önceliğine göre gerekli düzenlemeleri yapabilirsek tabii.. Önümüzde engeller var bunu herkes görüyor, iste YÖK iste Danıştay!. Deli Dumrul misali bir yapılanma! ve siyasi partiler!

Ne yapalım? Bozgunculuğa varmadan tepkimizi gösterelim, yeter artık diyelim.. Nasıl mi? Fransa da Degaule 1950 yılına kadar ülkeyi diktatör gibi yönetti. Bundan bıkan halk seçimlerde mevcut sisteme başkaldırışını seçimleri protesto ederek gösterdi. Katilim oranı %30’larda oldu. Ve sonuç? Fransa’da siyasi sistem değişti!

Daha başka ne yapılabilir? Okula başörtüsü ile giden öğretmeni desteklemek ve Danıştay’in kararını protesto için ayni okulda çalışan “erkek memurlar” ise her gün bas örtüsü ile gidip Danıştay’ın kararını protesto edebilir! Yada peruk takmayı yasaklayan YÖK kararına karşı erkek öğrenciler kafalarını kazıtıp okula öyle gelebilir. Emekli general “başını örten karınızı boşayın, evladınızı ret edin”dedi diye bu kişi hakkında Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunup, ayrımcılığı teşvik ettiği iddia edilebilir. Yada dinimize, milletimize hakaret eden kişiler hakkında suç duyuruları, çalıştığı kurum önünde oturarak yapılan sessiz protesto vs.

Korkunun ecele faydası yok, kendi içimizde yaşadığımız haksızlıklara karşı tepki gösteremezken nasıl olurda Batı’yı çifte standartla suçlarız. Her şey bizim kendi elimizde; 70 milyon Müslüman Türk’ü köle etmek mi? sultan etmek mi?

Saygılarımla.

Nuri Aslan

Bu yazı toplam 1509 defa görüntülendi.
Entropi Logo