Seyreltmek ve Seyretmek !

Bilirsiniz eskilerde sütü dışarıdan alırdık, şimdiki gibi pastörize süt bulmak çok zordu. Tanımaya ve güvenmeye çalıştığımız bir sütçümüz olurdu. Yabancı bir sütçüden aldığımız süt ise muhtemelen sulandırılmış olurdu, kaynatmaya başladığımız anda sütün %20-30 unun kayboluşunu izlerdik. Belki sütçümüz bizi düşünüp “light” süt yapma düşüncesinde olsa da yine de biz o günlerde olayı bu şekilde idrak etmezdik.

Geçenlerde AET ilk zamanları ile ilgili bir makale okudum. Makalenin özü hileli gıda maddeleri ve bunun ithali ile ilgili idi. Konuda adi gecen gıda maddesi ise süt idi.

Bu hileli gıda maddesi Belçika’nın başını bayağı ağrıtmıştı. O zamanlar sütün olması gereken özgül ağırlığı (dansitesi) için bir standart saptamışlar. Belçikalılar bakmışlar ki süte su katarlarsa oluşan yeni gıda maddesinin dansitesi çok düşük. Ancak serde hilebazlık var. Sütün dansitesine en yakın olan şeyin “idrar” olduğunun farkına varmışlar. Sütün tadındaki eksime dışında da fazlaca bir değişiklik olmadığını düşünüp ihracata girişmişler.

Yakalandıkları zaman ki açıklamaları ise çok ilginç; “Hayvanlarımızı doğal usullerle sağıyoruz, haliyle bazen hayvanlar genel gereksinimleri olan işeme işlevini, sağma kabının içine yapma şansına her zaman sahipler.” Daha sonra yapılan araştırmalar süte katılan idrarın insan idrarı olduğunu ortaya çıkarmasına rağmen, yapılan ilk açıklama Belçika hükümetini o zamanlar için büyük bir cezadan kurtarmış. Bu olayı niye mi anlattım?

Su gibi kutsal ve aziz bir nesneyi “sulandırma” sözüne alet etmek istemediğim için, affınıza sığınarak “idrarlandırma” sözünü kullanacağım benzetmelerim için.

Bir ülkede yaşıyoruz ki neredeyse hilesiz hiçbir dakikamız ve işimiz yok. Kaşar peynirine patates nişastası, kırmızı bibere kiremit tozu ve zeytin yağına makine yağı katılması artık gelenek olmuş Peki. Ya demokrasi? Ya adalet? ya hukuk sitemi? Ve siyasal hayat?

İşte saflıktan uzak “idrarlandırılmıs Türk demokrasisi!” Azınlık hakları adi altında Türk milletine ve İslam dinine saldırı serbest, ve bunun yeni adı ise “düşünce hürriyeti”

Din ve vicdan hürriyetine ise tabii ki sahipsiniz ancak kamusal alanlara girmediğiniz sürece! Bu kamusal alanların tayini ise bazı Siyonist organizasyonlara bırakılmış.

Cinayet isleyen gözleri dönmüş katillerin, tecavüzden sanık sapıkların 2-3 yıl yatıp afla çıktığı en çağdaş hukuk devleti ise yine Türkiye.

Şu andaki başbakanımız okul kitaplarında bulunan bir şiiri okudu diye yargılanıp ceza aldığı ve savcının “ben şahsın bu şiiri hangi manada okuduğunu biliyorum” diyerek cezaların subjektifleştirildiği adalet mekanizması da bize ait.

Yargılanıp cezası sabitlesen İmralı Orangutanın, kanunların yasaklamasına rağmen hala avukatları ile konuşup örgütünü hapishaneden yönetebildiği ülke de Türkiye!

Hapishane önlerinde bekleyen mafya bozuntusu ve görünüşte milliyetçi gurupların, hapisten çıkan yandaşlarına alkış tutup “Türkiye seninle gurur duyuyor” dediği ülke de!

Gelelim siyasi hayata!

PKK nın televizyonu rolündeki Roj tv’ye demeç veren ve programlara yorumcu olarak katılan dokunulmazlık zırhı taşıyan değerli şahsiyetdeki milletvekillerinin olduğu ülke de Türkiye!

Milletvekillerinin parti başkanları ve onların atadığı kişiler tarafından saptandığı çağdaş katılımcı demokratik ülke de Türkiye!

Parti içi muhalefetin yasak olduğu ve yarı monarşik bir siyasi sistemin olduğu ülke de!

Bakanların affı için, kişiye özel kanun çıkarıldığı, ayni bakanın oğlunun yaptığı ve pek de kanunlara uygun olmayan işler için “Çocuklarım aç mı kalsınlar” dediği!, yine ayni bakanın bir Yahudi iş adamı ile otel odasında gizli pazarlık yaptığı ve bunlar ortaya çıkınca, ülkenin kutsal amaçlarından dem vurduğu ülke de Türkiye!

Her türlü yolsuzluğun ve kanunsuzluğun “ticari sır”, “devletin güvenliği ve bekası için gizli kalması gerekli sır” veya “dokunulmazlık” adi altında örtbas edildiği ülke de Türkiye!

Siyasilerin her gün maaşlarının azlığından ve açlıktan dem vururken trilyonlara ulasan mal varlıklarının görüldüğü, sünnet düğünlerinin ise bu paranın kaynağını açıklamak için kullandığı canım ülke de Türkiye!

Sizden ricam yetkililer, lütfen bize bunları demokrasi, özgürlük, adalet, hukuk ve çağdaş siyasi sistem diye yutturmadan gerçek adini koymanız. Ve mümkünse olduğunca “SAF” olarak sunmanız ve eğer illa seyreltmek isterseniz lütfen su gibi kutsal bir şey kullanın, şu anda kullandığınız idrar benzeri şeylerden artık gına geldi!

Saygılarımla.

Nuri Aslan

Bu yazı toplam 1242 defa görüntülendi.
Entropi Logo