Kuyruklu’dan Bir Anı
Kapıdan bir ses geliyor, sanırım açıldı. Evet, içeride birisi var. Gelen babam olmalı, aslında babam dediğim yıllardır bana ve arkadaşıma bakan adam. Yavaşça yaklaşıyor, hissediyorum. Mutfağa girdi şu an. Elinde ne varsa onları bırakıyor olsa gerek masanın üstüne. Mutfağın kapısı kapandı, içeriye geliyor.
Yalnızlık sona erdi. Yalnız değilim aslında bir arkadaşım var yanımda, açık tenli güzel biri. Sessiz, sakin bir yaşantısı var. Benimle çok ilgili biri olduğunu söyleyemem, ama yine de onun yanımda olması hoşuma gidiyor. Olmayınca kendimi boşlukta hissediyorum. Benimle ilgilenmese de çevremde olması, varlığını hissetmek yetiyor bana.
Babam bana ne getirdi acaba? Her gün bu soruyu kendime kaç kere soruyorum bilmiyorum. Ama üşeniyorum da işin açıkçası getirdiklerine bakmaya. Bazen koşarak gitsem de, bugün yine üşendim. Yemek düşkünü biri değilim ama birinin getirmesi kötü fikir değil.
Arkadaşım ise şimdiden koştu babamın yanına. Ne getirdi? Ne yiyeceğim deyip duruyor? Sabahtan akşama kadar sürekli yiyor. Sanırım bir sorunu var, ama babam anlamıyor. Doktora götürmüyor.
Ben ise yavaşça kalkıyorum yerimden, biraz esniyorum. Şimdi doğru babamın yanına, artık koltuğa uzanmıştır. Ben de kucağına oturup sıcaklığını hissetmek istiyorum. Kendimi arkadaşım ve babamla mutlu hissediyorum. Umarım yaşadığım sürece onlar yanımda olacak çünkü onları çok seviyorum.
Artık sepetime gidip, uyamaya çalışayım. Arkadaşım ise babamın bacağına sürtünüp, etrafında dönüp dursun.
Erhan